Cuma, Ocak 30, 2009

Sen hangisisin?....

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden, her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı.
Hayat, ona göre çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.
Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.
Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.
Bir gün onu mutfağa götürdü.
Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.
Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca,
bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta,
sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.
Daha sonra kızına tek kelime etmeden beklemeye başladı.
Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.
Ama o kadar sabırsızdı ki sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı.
Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.
İkincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabağa koydu.
Daha sonra, son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.
Kızına dönerek sordu:
- Ne görüyorsun?
- Patates, yumurta ve kahve? diye alaylı bir cevap verdi kızı.
“Daha yakından bak bir de” dedi baba, “patatese dokun.”
Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
“Aynı şekilde, yumurtayı da incele.”
Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.
En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.
Söyleneni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.
Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı:
- Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.
Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı tepki vermişti.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.
Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş; katılaşmıştı.
Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı.
Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
- Sen hangisisin? diye sordu kızına.
Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?
Patates gibi, yumuşayıp ezilecek misin?
Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın?
Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?

Hayatınızın kahve tadında geçmesi dileklerimle,hayırlı haftasonları.....

Perşembe, Ocak 29, 2009

Geciken Sobemiz.....

İki gün Sena hanımın doğumgünüyle uğraşınca sevgili arkadaşım Yaşamla Dansın sobesi bugüne kaldı,canım arkadaşıma teşekkür ediyor ve şu anda okumakta olduğum Çankaya'nın Duvaksız Gelini Fikriye romanının 161.sayfasının 5. cümlesini yazıyorum.

- İzmir'de Latife Hanımın misafiri olarak bulunmaktaydı...

Bende Figen'ciğimi ,Fatoş'cuğumu ve Sibel'ciğimi sobeliyor,kolay gelsin diyorum.

Sevgiyle kalın......

Çarşamba, Ocak 28, 2009

Sena hanımın mutlu günü....


Aslında haftasonu yapacaktım doğumgününü ama üzülünce babasıyla sürpriz bir doğumgünü yapmaya karar verdik.Babası pastasını aldı ben de eve gidince hemen börekle,makarna salatası yaptım.Yengeleri de sağolsun poğaça,kurabiye ve yaprak sarması yapıp getirdiler,imece usulü bir doğumgünü oldu........

Doğumgünü çocuğu sandalye tepesinde....

Serra bıcırığım yine incilerini sıraladı.Anne şimdi ablam büyüdü ben büyümedim offff dedi.Bende annecim sende Temmuzda büyüyeceksin dedim.Oleeey dedi minik kelebeğim....

Halasının erkekinden karizmatik bir poz.....Çok canlar yakacak çoooook.....Şu güzelliğe bakın,benim prensesimde 4 aylık oldu bile maşallah,halasına gülücükler saçıyor....

Babannesinin kucağına kurulmuş balböceğim.Dün akşam yedimyedim bitirdim bal yanaklarından....
.
Bir doğumgünümüzü de aile arasında sessiz sedasız geçirdik.Sonuçta Sena çoooook mutlu.....Ben ise fazlasıyla yorguuun.....

Salı, Ocak 27, 2009

Doğum günün kutlu olsun meleğim....



Evlendikten birkaç gün sonra eşim sağolsun,Dilek bir bebeğimiz olsa şuralarda pıtı pıtı dolaşsa demeye başladı.(sanki bebekler hemen doğar doğmaz pıtı pıtı dolaşmaya başlıyor) Ben de saf tabi hemen hayallere daldım;pıtı pıtı dolaşan bir kız bebek için..

Rabbime çok şükür fazla bekletmedi bizi .Şüphelenmeye başlayınca hemen kan testi yaptırdık garantili olsun diye.Sonuçlar pozitif olunca havalara uçtuk,sanki beş on yıldır(evleneli sadece üç ay olmuştu) çocuk özlemi çekiyormuşuz gibi....Annem hala söyler iyiki Sena oldu yoksa yeni caminin önüne çocuk dilenmeye çıkacakmışsınız diye.Resmen çıkacakmışız daha test yaptırdığımız hastanenin önünde eşim telefonla herkese mutlu haberi verdi.

Tabi ben dokuz ay lay lay lom,kanat takarak gezdim dolaştım.Son kontrolümüzde bebeğin erkeğe benzediğini söylediler.Neyse ilk çocuk olduğu için fazla kafama takmadım.

Son gün sabah sekiz gibi eşimi işe uğurlarken bazı değişiklikler farkettim.Hemen dedim Ediz işe filan gitme hastaneye gidiyoruz.
Aylardır beklediğim hayalini kurduğum bebeğim nihayet geliyordu.Hemen annemlere ve kayınvaldemlere haber verdik.Hastanede buluşmaya karar verdik.Heyecanla hastaneye gittik.İğne olmaktan ödü kopan ben.Kaç kere dişçi koltuğunda dişçileri canından bezdirerek ağzımı bile açmadan kalkan ben; etrafımdakilere gülücükler saçarak ameliyathaneye gittim.

Ameliyathanede anestezi doktoru bebeğin cinsiyetini biliyormusun diye sordu.Ben de biraz buruk.Erkekmiş ama ben kız istiyordum ismi de Sena olacaktı dedim.

Ameliyattan çıkınca doktorlar uyan Dilek kızın oldu Sena hanım doğdu dediler.Ben de içimden doktorlar ben uyanayım diye kızın oldu diyorlarlar herhalde diye geçiriyorum.Odama çıkarken eşime bebeğimi sordum,çünkü onu benden önce çıkartmışlar ameliyathaneden.Eşimde minicik bir kızımız oldu dedi.Tabi ona da inanmadım.Ta ki bebeğimi kendim görene kadar.

Çok tatlı ufacık bembeyaz bebeğimi ilk göz ağrımı kucağıma aldığımda dünyada tarifi olmayan bir mutluluk yaşadım.Öyle minik öyle tatlıydı ki anlatamam.

Tabi eve gidince uykusuz geceler,tecrübesizlik ilk kırk gün baya zorlandık.Kırkından sora kızımızın keyfini doya doya çıkarttık.Çok uslu bir bebekti.

Canım kızım Sena'm,meleğim Allahım iyiki seni bize vermiş.İyiki bizim kızımız olmuşsun.Bazen anne kız çatışmalarına girsekte,bazen ay anne başkalarının annesi hiç böyle yapmıyor her istedikleri yere gönderiyor desende.İnan bütün yaptıklarım senin iyiliğin için.Sen bize gökten inen bir meleksin.Saçının teline zarar gelse benim yüreğim sızlar.Yavrum seni ve kardeşini çok seviyorum.Sevgimden yavrum ne yaparsam size olan sevgimden bunu asla unutma.........
.
Diye yazmışım Mayıs ayında bloğuma doğum hikayeni yazarken.Meleğim bugün 10 yaşını dolduruyorsun artık bir genç kız olma yolunda ilk adımlarını atıyorsun.Rabbime senin gibi bir evladı bize bağışladığı için ne kadar şükretsem az.Bir kez daha Hamd-u Senalar olsun Allah'ım,şükürler olsun beni böyle güzel ve tatlı iki kızımın annesi yaptığın için...
.
Dediğim gibi artık büyüdün meleğim,seninle gezerken bir genç kızla geziyormuşum gibi oluyorum,gururlanıyorum...Büyürken çok istememe rağmen senin ve kardeşinin yanında olamasam da sizin iyi yetişmeniz,iyi bir eğitim almanız ve iyi bir hayat yaşamanız için çalışmak zorundayım birtanem,ama kalbim her zaman sizin yanınızda atıyor sizi çok seviyorum meleklerim....
.
Doğum günün kutlu olsun,mutluluklar hep seninle olsun meleğim,Rabbim bizi senden,seni bizden ayırmasın inşallah....Amin.

Pazartesi, Ocak 26, 2009

Ahhhhh kızım ahhhh....

Cuma günü karne heyecanı yaşadık birlikte.Senin kadar ben de heyecanla bekledim karneni,ne de olsa kursa gidiyordun,her imkanın vardı....
Karneni alıp geldin yüzünde buruk gülümsemeyle,o anda yüreğim sıkıştı ama sana belli etmemeye çalıştım nasıl kızım karnen deyince zayıfım yok dedin,baktım hakikaten zayıfın yoktu kızım çok şükür,ama benim istediğim karne de değildi,matamatik ve fen notların düşüktü biraz yüksek olsaydı sen de ben de hafta sonları bile okula gitmenin karşılığını bir teşekkürle alırdık.....Ama bebeğim bu duyguyu yaşayamadım ve üzüldüm çünkü senin kapasitenin bu olmadığını biliyorum.Keşke çalış kızım dediğim zaman biraz kendini derslerine verek çalışsaydın kızım bana da bu mutluluğu tattırsaydın.Bunları senle cuma günü de konuştuk bebeğim,söz verdin ikinci dönem daha iyi çalışacaksın,..inşallah sözünde durursun meleğim de ben de sana haziran ayında ah kızım ah değil teşekkürler kızım diye bir yazı yazarım.......

Perşembe, Ocak 22, 2009

Daktilodan Çıkan Harikalar....





İngiliz sanatçı Keira Rathbone bir daktilo ressamı... Eski bir daktiloyla inanılmaz resimler yapıyor. Binlerce harfin bir araya geldiği eserlerini ben çok beyendim.Dünyada ne yetenekler var,eski bir daktiloyla böyle güzel resimler yapabilmek harika.....Çok orjinaller....

Çarşamba, Ocak 21, 2009

Yeni Bir Dünya...


Anne rah.mine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizmiş. Haftalar birbirini izledikçe onlar da gelişmişler. Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başlamış. Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar. Bulundukları rahat, güvenli yeri tanıdıkça mutlulukları artmış. Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlarmış:
'Anne rah.mine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!'
Büyüdükçe, içinde yaşadıkları dünyayı keşfe koyulmuşlar. Öyle ya, hayatın kaynağı neymiş? İşte bunu araştırırken, karşılarına anneleriyle onları birbirine bağlayan kordon çıkmış. Bu kordon sayesinde, hiçbir zahmet çekmeden, güven içinde beslenip büyütüldüklerini tesbit etmişler. 'Annemizin şefkati ne kadar büyük! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gönderiyor.'
Artık aylar birbiri ardınca geçiyor, ikizler hızla büyüyor, diğer bir deyişle 'yolun sonu'na yaklaşıyorlarmış. Bu değişiklikleri hayretle gözlemlerken, bir gün gelip bu güzelim dünyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya başlamışlar.
Dokuzuncu aya yaklaştıklarında, bu işaretleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar. Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş:
'Neler oluyor? Bütün bunların anlamı nedir'
Öteki daha sakin ve aklı başındaymış. Üstelik, bulundukları bu dünya çoğu zaman ona yetmiyor; duyguları daha geniş bir âlemi arzuluyormuş. O cevap vermiş:
'Bütün bunlar, bu dünyada daha fazla kalamayacağız anlamına geliyor.' Ve eklemiş: 'Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz.'
'Ama ben gitmek istemiyorum' diye haykırmış kardeşi. 'Hep burada kalmak istiyorum.'
'Elimizden gelen bir şey yok. Hem, belki doğumdan sonra hayat vardır.'
'Bize hayat sağlayan kordon kesildikten sonra bu nasıl mümkün olabilir ki?' diye cevaplamış öteki. 'Bize hayat veren kordon kesilirse nasıl hayatta kalabiliriz, söyler misin bana? Hem, bak bizden önce başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler. Hiçbirisi geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu söylesin. Hayır, bu her şeyin sonu olacak.'
Bütün bunları söyledikten sonra eklemiş:
'Hem, belki de anne diye birşey de yok!'
'Olmak zorunda' diye itiraz etmiş kardeşi. 'Buraya başka türlü nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?'
'Sen hiç anneni gördün mü?' diye üstelemiş öteki. 'O belki de sadece zihinlerimizde var. Bir annemiz olduğu düşüncesi bizi rahatlattığı için onu belki de biz uydurduk.'
Böylece, anne rahm.indeki son günleri derin sorgulamalar ve tartışmalarla geçmiş.
Sonunda doğum anı gelmiş çatmış. İkizler dünyalarını terk ettiklerinde gözlerini başka bir dünyaya açmışlar ve sevinçten ağlamaya başlamışlar.
Çünkü gördükleri manzara hayallerinin bile ötesindeymiş.

Salı, Ocak 20, 2009

Masaüstü Sobemiz.....



Canım arkadaşım Fatma beni sobelemiş.Masaüstümdeki resim hakkında.Efeeeeem benim gibi kızlarıyla aklını bozmuş bir insanın masaüstünde ne olur..... tabi ki kızlarının allanıp pullanmış resimleri...Resimi cep telofonumla çekince pek net çıkmadı,ama idare edeceğiz artık ne yapalım....

Bende arkadaşım Zeynebi sobeliyorum.Böylelikle yazar inşallah bir kaç satır tembel...Bu aralar biraz meşgul canım arkadaşım kardeşini nişanlayacakları için bütün ilgi ve alakasını bu işe yöneltti,kıskanmaya başladım Zeynepcim ona göre....

Pazartesi, Ocak 19, 2009

Haftasonu Ev Terapisi Uyguladım...

Bu hafta sonu hiç dışarı çıkmadım,evde oturdum dinlendim,örgü ördüm,kafama göre takıldım.Böyle evde oturunca da çok güzel oluyormuş,alışkanlık yaptı bugün zor çıktım evden işe geldim..Serra bile alışmış meleğim peşimden biraz ağladı,artık büyüyünce kandırmak da zor oluyor.Önceden anlamadığı için kolay bırakıyordum şimdi zor zamanlarımız başladı.İşe gelmemi istemiyor...Neyse karamsar olmayacağım bugün,evde iki gün terapi yaptım kendime,haftasonuna kadar idare edeceğiz artık...

İyi haftalar diliyorum,sevgiyle kalın.....

Cuma, Ocak 16, 2009

Çok tatlılar,bayıldım....

Nette gezinirken bu hoş resimleri buldum.Ne güzel, kesme tekniğiyle sanat yapmışlar....Yapanların ellerine sağlık diyor,hayırlı haftasonları diliyorum.....







Perşembe, Ocak 15, 2009

Sobe....Sevdiğim mekanlar.....

Sevgili arkadaşım periliçe zeynep ela sobelemiş beni sevdiğim mekanlar hakkında.Arkadaşıma çok teşekkür ederek sevdiğim mekanları sıralıyorum.....

* İlk başta evim...evim...evim....Mümkün olsa hiç çıkmayacağım...

* arkadaşlarımla oturup çay eşliğinde sohbet edebileceğim kafeler...

* Eminönü'ndeki Kürkçü Han... özellikle üst katı tam bir yün cenneti,orda kendimi kaybediyorum...

* İşyerim ve odam...Aslında çalışmayı sevmiyorum ama işyerimi ve odamı seviyorum...

* Yazın Erdek...Gerçi iki senedir gidemiyorum ama ilerde eşim ve benim tek isteğimiz ordan bir ev almak ve zamanımızın büyük bir bölümünü orda geçirmek.İnşallah....

* İstiklal caddesi...orada dolaşmak çok hoşuma gidiyor...

* Ve..tüm kitapçılar...almasam bile dolaşmak ve kitapları incelemek çok hoşuma gidiyor...

Bende Elçin'i,Şirin'i ve Fatma'yı sobeliyorum,kabul ederlerse....

Çarşamba, Ocak 14, 2009

Dikkat....Virüs Uyarısı....

DİKKAT EDİLMESİ VE KORUNULMASI GEREKEN İKİ KONU:

LÜTFEN TÜM TANIDIKLARINIZI UYARINIZ:
OSAMA BİN LADİN'İ ASILMIS GİBİ GÖSTEREN E-POSTALAR GÖNDERİLMEKTEDİR
BU POSTAYI ACTIĞINIZ ANDA BİLGİSAYARINIZ GÖÇECEKTİR-....
BU GÖÇÜĞÜN ONARIMI OLANAKSIZDIR!'OSAMA BİN LADİN YAKALANDI' -VEYA 'OSAMA BİN LADIN ASILDI' GİBİ BİR POSTA ALIRSANIZ, KESİNLİKLE EKLİ DOSYAYI AÇMAYINIZ.
BU POSTA GENELLİKLE ABD VE İSRAİL'DE , VE ULAŞILABİLEN HERYERDE DOLAŞMAKTADIR.
LÜTFEN BU UYARIYI TÜM TANIDIKARINIZA DAGITIN
AYRICA, ÖZELİKLE TANIDIKLARINIZI, ARADAŞLARINIZI UYARIN :
'INVITATION' VEYA 'DAVETİYE' BAŞLIKLI EKİ OLAN HERHANGİ BİR DOSYAYI HER KİM GÖNDERMİŞ OLURSA OLSUN KESİNLİKLE AÇMAYIN
C HARD DİSKİNİZİNİ TAMAMEN 'YAKAN' BİR OLİMPİYAT MEŞALESİNİ AÇAN BİR VİRÜS İÇERMEKTEDİR.
BU VİRÜSÜN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ BİLDİĞİNİZ, TANIDIĞINIZ, POSTA DAĞITIM LİSTESİNDE ADINIZ OLAN BİRİNDEN GELMEKTEDİR.
BİR TANIDIK VEYA ARKADAŞINIZDAN 'DAVETİYE' VEYA 'INVITATION' BAŞLIKLI BİR POSTA GELİRSE SAKIN AÇMAYIN VE DERHAL BİLGİSAYARINIZI KAPATIN.
CNN'İN EN KÖTÜ VİRÜS DİYE TANIMLADIĞI , MİCROSOFT'UN ŞİMDİYE KADAR BİLİNEN EN YIKICI OLARAK SINIFLANDIRDIGI BİR VİRÜS İCERMEKTEDİR.
BU VİRÜS McAFEE TARAFINDAN KEŞFEDİLMİŞTİR VE HENÜZ ONARIMI YOKTUR.
BU VİRÜS HARD DİSKİN SIFIR SEKTÖRÜNÜ GÖÇERTMEKTE VE ADRES LİSTESİNDEN KENDİNİ POSTALAMAKTADIR.
LÜTFEN TÜM BİLDİKLERİNİZİ UYARIN!!!!!!!!

Mailime gelen bir uyarı arkadaşlar,dikkatli olmakta fayda var.Sizleri de uyarmak istedim....

Servisten indim ve....karşımda bir melek....

Akşam küçük meleğim babasıyla beni karşılamaya gelmiş...Birlikte markete gittik,market arabalarını ve alışverişi çok seviyor minik prensesim..
Annesini gördü ya,...bu da şımarıklık pozumuz.....


Parmak alışveriş boyunca hep böyleydi, alakalı alakasız her gördüğünü istedi....Burda da zeytinleri gösteriyor bana,sanki çok yermiş de evde yokmuş gibi......

Salı, Ocak 13, 2009

Sobemiz...

Sevgili arkadaşım mehtap sobelemiş beni,sobemizin konusu 20 soru ve 20 cevap kendisine çok teşekkür ederek cevaplıyorum soruları....

1- En sevdiğiniz kelime nedir?. Kızlarımın bana anneciğim demeleri.. Her daim Rabbime şükrederim annelik duygusunu bana tattırdığı için...

2- En nefret ettiğiniz kelime nedir?.. İlk aklıma gelen savaş oldu.Televizyonu her seyredişimde masum meleklerin yüzlerini görünce savaştan ve bu savaşı çıkaranlardan nefret ediyorum....

3- Sizi ne heyecanlandırır?.. Her şeye heyecanlanabilirim,mesela yeni bir örgüye başlayacaksam,yeni bir yemek tarifi deniyeceksem,sevdiklerimle zaman geçiriceksem ve hatta bloğuma yazı yazacaksam heyecanlanırım...

4- Heyecanınızı ne öldürür?.. Heyecanımın paylaşılmaması.....

5- En sevdiğiniz ses nedir?.... Kızlarımın sesi....

6- En sevmediğiniz ses nedir?.. Çok gürültü,kalabalık ve boş konuşma sesleri...

7- Hangi mesleği yapmak isterdiniz?.. Kesinlikle öğretmenlik...

8- Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?.. Resim yapabilmeyi çok isterdim...

9- Kendiniz olmasaydınız ne olurdunuz?.. Kesin erkek olurdum.İşten gelince ayaklarımı uzatarak her şeyin önüme gelmesini beklerdim.Şimdi bayanlarda çalışıyor ama çift mesai işte ve evde...

10- Nerede yaşamak isterdiniz?.. Ailemle ve sevdiklerimle birlikte her yerde yaşardım ama deniz kenarı olsa fena olmazdı.

11- En önemli kusurunuz ne?.. İnsanlara fazla güvenmek...

12- Size en fazla keyif veren kötü huyunuz ne?.... Malesef sigara...

13- Kahramanınız kim?... Kahramanım kendim ve tüm çalışan çalışmayan bayanlar.....Kadın ve anne olmak başlı başına bir kahramanlık değil mi zaten?.....

14- En çok kullandığınız küfür ne?.... Küfür kullanmaya ve çocuklarımın bulunduğu yerlerde küfürlü sözler söylenmesine çok karşıyım....

15- Şu anki ruh haliniz nedir?.. Orta şeker...

16- Hayat felsefeni hangi slogan özetler?... Hayat merdivenlerini çokarken insanlara iyi davranalım çünkü inerken yine aynı insanlara rastlayacağız...

17- Mutluluk rüyanız nedir?.. Çocuklarımın mutlu,huzurlu ve kendi kendilerine yettiklerini görebilmek....

18- Sizce mutluluğun tanımı nedir?.. Sağlık,sağlık,sağlık ve biraz para.....

19- Nasıl ölmek isterdiniz?.. Yaşlı ve mutlu bir insan olarak ve uyurken...

20- Öldüğünüzde cennete giderseniz ALLAH'ın kapıda size ne söylemesini isterdiniz?... Kulum buyur içeri,bütün özlediklerin içerde seni bekliyor....

Ben de bütün sobelenmeyen arkadaşlarımı sobeliyorum,sevgiyle kalın...

Pazartesi, Ocak 12, 2009

Haftasonumuz,kurabiye keyfimiz ve sahipsiz süeterimiz....


Haftasonu Sena'nın kurabiye istemesi üzerine meleklerimle kurabiye yaptık ama o kadar sabırsızlandılar ki piştikten sonra resim çekmeyi unutmuşum.

Serra kurabiye yaptıktan ve yedikten sonra yorgun düştü tabi.....Süt içerken uyuya kalmış.....

Evde kalmış ip vardı bende bu süeteri ördüm,şimdilik sahibi yok.Sırf kalmış ipi değerlendirmek için yapılan bir süeter,bakalım bir sahibi çıkacak mı.....
.
Hayırlı haftalar diliyorum,sevgiyle kalın....

Perşembe, Ocak 08, 2009

Esmaül Hüsna'nın sırrı....

Allah(c.c)'ın isimlerini zikretmek hayatı kolaylaştırıyor

Esmâü’l Hüsnâ’nın Esrarı

İsm-i Celil Tesbih adedi Niyeti

Allah (66) Her türlü istek, tüm duaların kabul olması.

Er-Rahmân (298) Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak

Er-Rahîm (258) Maddî ve manevî rızka nail olmak.

El-Melik (90) Maddî ve manevî güçlü olmak, insanlara sözlerini
anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak.

El-Kuddûs (170) Maddî ve manevî her türlü temizlik, kalp temizliği,
ruhî hastalıklardan iyileşmek.

Es-Selâm (131) Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğe
çıkmak.

El-Mü'min (137) Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü
hastalıklara düşmemek.

El-Muheymin (145) İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine
akıl erdirebilmek.

El-Aziz (94) Düşmanlara galip gelmek.

El-Cebbâr (206) İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin
şerrinden emin olmak.

El-Mütekebbir (662) İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk
tarafından sevilmek.

El-Hâlık (731) İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı
olmak.

El-Bâri (214) İşte başarılı olmak, maddî ve manevî sıkıntılardan
kurtulmak.

El-Musavvir (336) Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en
zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak.

El-Gaffâr (1.281) Bağışlanmak ve günahlardan korunmak.

El-Kahhâr (306) Zalimlerin ve din düşmanlarının kahrından
kurtulmak.

El-Vehhâb (14) Sıkıntısız ve maddî açıdan rahat bir hayat sürmek.

Er-Rezzâk (308) Bol rızıklı bir ömür geçirmek.

El-Fettâh (489) Maddî ve manevî hayır kapılarının açılması,
ticarette başarıya ulaşmak.

El-Alim (150) İlim zenginliği için.

El-Kâbid (903) Zalimin zulmünden kurtulmak.

El-Bâsit (72) Rızkının genişlemesi ve bereketin artması.

El-Hafid (1.481) Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak.

Er-Rafi' (351) İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi
olmak.

El-Muiz (117) Fakir ve zelillikten kurtulmak.

El-Muzil (770) Düşmanları zelil etmek.

Es-Semi' (180) Duaların kabul olması.

El-Basir (302-112) Acziyetin kalkması, basiretli olmak.

El-Hakem (68) Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile
hüküm vermek.

El-Adl (104) Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak.

El-Latîf (129) Dileklerin olması, kısmet ve rızkın artması.

El-Habîr (812) Hafıza ve idrakin genişlemesi.

El-Halîm (88) Ahlâk güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet
ve sinirin gitmesi.

El-Azîm (1.020) Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak.

El-Gafûr (1.286) Günahların affı ve kötü ahlâktan korunmak.

Eş-Şekûr (526) Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü
eda etmek, bol rızık için.

El-Aliyy (110) Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması.

El-Kebîr (232) Maddî ve manevî büyüklük, hürmet sahibi olmak.

El-Hafîz (998) Nefsinin ve malının korunması.

El-Mukît (550) Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık.

El-Hasîb (80) Herkese karşı açık alınlı olmak.

El-Celîl (73 - 5.329) Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil
etmek.

El-Kerîm (270) Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve
kolaylıklara nail olmak.

Er-Rakîb (312) Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu
hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi.

El-Mücîb (55 - 3.025) Duaların kabul olunması.

El-Vâsi' (137) Ömür uzunluğu, sıhhat ve rızık genişliği için.

El-Hakîm (78 - 6.084) İlim ve hikmet sahibi olmak, uzağı görmek,
hikmetli iş yapmak.

El-Vedûd (20 - 400) İnsanların sevgisini kazanmak.

El-Mecîd (57 - 3.249) İzzet ve şerefin artması.

El-Bâis (573) Kuvvetli irade ve alacaklarını almak.

Eş-Şehîd (319) Şehid olmak, heybetli olmak, halk arasında
sevilmek.

El-Hak (108) Sağlam bir imana ve doğru bir ibadet hayatına
sahip olmak, başladığı işin sonunun gelmesi.

El-Vekîl (66) Allah'tan her türlü yardım görmek.

El-Kavî (116) Kansızlık ve vücudun güçlü olması, zor işleri
kolaylıkla halletmek.

El-Metîn (500) Maddî ve manevî dayanıklı, sağlam ve iradeli
olmak, hastalıklardan kurtulmak.

El-Veliyy (46-2.116) Her işte Allah'ın yardımını istemek.

El-Hamîd (62-3.844) Kazancın genişlemesi, Allah'ı çokça hamd etmek
için yardım istemek.

El-Muhsî (148) Zekânın kuvvetli olması.

El-Mübdi (57) Her işte muvaffak olmak, ummadığı yerden yardım
gelmesi.

El-Muîd (124) Elden kaçanı geri kazanmak, Allah'ın ahirette
yeniden dirilme hakikatini ruhlarımıza duyurması.

El-Muhyî (68) İşlerin başarılı olması, hastalıklardan kurtulmak.

El-Mumît (490) Harama bakmamak, kötülüklerden vazgeçmek,
devamlı ahireti hatırlamak.

El-Hay (18-324) Sözün tesirli olması, sözü dinlenir olmak.

El-Kayyûm (156) Bütün işlerde yardımı Allah'tan beklemek, isteklere
nail olmak, rızkın devamlı olması.

El-Vâcid (14-196) Aradığını ve kaybettiğini bulmak.

El-Mâcid (48) Kazancın bolluğu ve şerefli bir hayat sahibi olmak.

El-Vâhid / El-Ehad (19 - 3.669) Kalbin uyanıklığı, isteklerin olması.

Es-Samed (134) Hiç kimseye muhtaç olmamak.

El-Kâdir (305) İstediğini yapmaya güç yetirmek.

El-Muktedir (744) Her işte başarılı olmak.

El-Mukaddim (184) Daima yükselmek.

El-Muahhir (847) Kötü ve belalı birinin veya bir işin kendinden
uzaklaşması.

El-Evvel (37) Her hayır işinde birinci olmak.

El-Âhir (801) Ömrün uzun olması.

Ez Zâhir (1.106) Her meselenin zuhuru, açıklığı, gizli olmaması.

El-Müteâlî (551) İstediği makama gelmek ve yüceliğe ermek.

El-Bâtın (62) Nefsi mutmain ve kalbi geniş olmak, iç rahatlığının
artması.

El-Vâlî (47) Sözünün tesirli olması, insanların kendini sevmesi.

El-Berr (202) Her halukarda iyilik bulmak.

Et-Tevvâb (409) Tövbelerin kabul olması.

El-Müntekım (630) Zulüm ve fenalıklardan korunmak.

El-Afuvv (156) Rızık bolluğu, kalp huzuru, affedilmek.

Er-Raûf (287) Merhametinin artması, hiçbir varlıktan zarar
görmemek.

Mâlikü'l-Mülk (212) Mal ve kazanca zarar gelmemesi, maddî ve manevî
derecelerin artması.

Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm (1.100) İşlerin kolay ve âsân olması, insanların kendini
sevmesi.

El-Muksit (209) Eşlerin arasını düzeltmek ve adaletli olmak.

El-Câmi (114) Küsleri barıştırmak ve hayırların birleşip
toplanması.

El-Ganî (1.060) Gerçek zenginlik, servet ve geniş rızık, insanlar
tarafından sevilmek.

El-Muğnî (1.100) Geçim genişliği, bol rızık ve zenginlik.

El-Mâni' (161) Kaza ve belalardan emin olmak.

Ed-Dârr (1.001) Zararlı kişilerden emin olmak ve onları Allah'a
havale etmek.

En-Nâfi' (201) Hastalıklardan korunmak, şifa bulmak, zararlardan
uzak durmak.

En-Nûr (256) Doğruyu ve yanlışı görüp kalp nuruna sahip olmak.

El-Hâdî (20-400) Doğru yolu bulmak ve çocuklarının serkeş
olmaması.

El-Bedî' (86) Allah'ın yardımına nail olmak, maddî ve manevî
güzellik için.

El-Bâkî (113) Ömrün uzunluğu ve sağlıklı olmak.

El-Vâris (707) Uzun ömür, bol mal, şeref ve rızık sahibi olmak.

Er-Reşîd (514) Güzel ahlâk sahibi olmak, kötü alışkanlıklardan
korunmak.

Es-Sabûr (298) Başladığı işi kolay bitirmek, sinirini yenmek ve
sabırlı olmak.

Bu faydalı bilgiyi sizlerlede paylaşmak istedim.Rabbim öyle büyük ki isimlerine bile kulları için şifalar koymuş.

Çarşamba, Ocak 07, 2009

Filistinli çocuğun mektubu.....

Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.

Bağışlayın beni.
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.
Yaşım 13.

Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Üç yaşımdayken, en büyük abimi,
sekizimdeyken, ortancayı kaybettim.

Babamı ellerini bağlayarak götürdüklerinde dokuzundaydım. Gömdüğümüzde onumda.
Ablam 15’inde terk etti evi.
15’inde kızlar okula gider.
17’sinde dantel örer.
Çeyiz sandığı düzer.
Bizim burada 15’inde kızlar savaşa gider.

Seçme hakkı tanımaz zorbalar bir genç kız olsan bile sana.
Ya evinde oturup ölümü bekleyeceksin.
Ha bugün, ha yarın diye diye yaşarken öleceksin. Ya da…
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?

Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı…
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi…
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.

Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı…
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır,
düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.

Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi. Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!

Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz…
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz.
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.

Bağışlayın beni!
Tutamadım kendimi.
Yapıştırmadım alnıma, açık dursunlar diye gözbebeklerimi.
Kaybettim kan kardeşlerimi.
Yaşım 13.

Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum. Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?

Salı, Ocak 06, 2009

Sobelendim....Yeni yıldan beklentilerim.....

Sevgili smilena sobelemiş beni,yeni yılda beklentilerim hakkında.Kendisine çok teşekkür ediyor ve yeniyıl vasıtasıyla Rabbimden gerçekleşmesini dilediğim hayallerimi sıralıyorum,,,,
.
* Öncelikle sağlık,mutluluk,huzur ve sevdiklerimle birlikte upuzuuun bir ömür diliyorum,
.
* Savaşların dünya yüzünde hiiiiç olmamasını diliyorum,daha fazla çocuk ölmesin,anne ve babaların içleri daha fazla yanmasın inşallah.
.
* Kızlarımın büyüyüp iş güç sahibi olduklarını görebilmeyi diliyorum,kendi ayakları üzerinde kimseye muhtaç olmadan durabilsinler inşallah.
.
* Çok param olmasın ama çalışmak zorunda da olmayayım evimde kızlarımla daha çok zaman geçireyim inşallah...
.
* Yaşlanınca torunlarımın her zaman etrafımda cıvıldamalarını diliyorum,yalnızlıktan nefret ediyorum.
.
Şimdilik en öncelik sırası bunlar hayallerimde,inşallah gerçekleşir....
Bende piti piti,gülücüklerim benim ve gelin ayşe'yi sobeliyorum.

Pazartesi, Ocak 05, 2009

Yine döndük kürkçü dükkanına......

Merhabalar,iyi haftalar arkadaşlar.....Karlı bir havada çıktığımız yolculuktan dün döndük ve bugün bir rüyadan uyanarak işe başladık...
.





Tatil her zaman olduğu gibi çocuklara yaradı,çok eylendiler.....İstanbul'a zor getirdik cadıları resmen.Gerçi ben de pek gelmek istemedim doğrusu,burası çok soğuk.....
.
İyi haftalar diliyorum,kendinize iyi bakın.

Cuma, Ocak 02, 2009

Armutlu'dan bildiriyoruuuum....

Merhabalaaaaaar...Şu anda Armutlu da bir internet kafe buldum,çocuklar gibi sevindim...
Tatil çok güzel geçiyor.....Pazartesi görüşürüz,hepinizi öptüüüüüüm.....Biraz da sizleri geziniyim özlediiiim....